BaBa ZuLa, Türkiye müziğinin hâli hazırda en özgün ve başarılı gruplarından biri. Nazarımızda onlar Türkiye’nin tek kent-âşıkları. Anadolu’nun müziğini şehirde ama taşralı çalanların aksine, onlar, şehirde ve şehirli çalmaya başardılar. Abdülcanbaz’ı anlattılar, İstanbul Çocukları’nın hikayesini söylediler. Bu nedenle BaBa ZuLa, bir kısırlık içinde kıvranmanın ama Amerikanlaşmamış (yada İngilizleşmemiş) reddidir. Enteresan denebilecek duruşları ve deneyselliklerine rağmen oldukça da sevildiler, çünkü hiç bir zaman ‘kendileri çalıp kendileri oynamadılar’ ve insanın yüreğine dokunmayı bildiler. Hani, çirkinleşmiş müzik piyasasında bir rengârenk bir direnç çiçeği gibi dikildiler desek, herhalde doğru söylemiş oluruz. Bütün bunlar sebebiyle, BaBa ZuLa da bir yerde bir ‘arka mahalle orkestrası’ sayılır.
Ben (yani Onur Bayrakçeken -Rafet sağ olsun röportajı çözdü, ben de metni yazayım dedim) BaBa ZuLa’yı küçüklükten beri dinlememin de etkisiyle olacak, bu söyleşiyi gerçekleştirmeyi çok istiyordum. Üstelik BaBa ZuLa’nın her elemanı, ama en çok da sazı ve sesiyle Murat Ertel, kent-âşıklığının vücut bulmuş haliydi. Söyleşi fikri Rafet’in de aklı yatınca, Murat Ertel Abi’ye ulaştık. Kendisi de bizi kırmadı ve çok ilgili ve samimi yaklaştı. Boğaziçi Üniversitesi’nde söyleşmek için sözleştik (Murat Ertel Abi’nin eski, benim mevcut okulum olduğunu düşünürsek Rafet’i ağırladık diyebiliriz). Söyleşiyi yapacağımız akşam yağmur çiseliyordu, olsun dedik, Manzara’da bir banka oturduk. Biz sorduk, Murat Ertel cevapladı. Sonuçta çok keyif aldığımız bir sohbet oldu. Umuyoruz siz de keyifle okursunuz.
Okumaya devam et →