RÖPORTAJ

Yüz Yüze Yapılmışçasına: Çetin Cem Yılmaz Röportajı

çSöyleşi: Rafet B. Eryılmaz

Yaklaşık 3 yıl kadar önce Kadir Has Üniversitesi’nde kaydolduğum sertifika programında pek çok değerli insanla tanışma fırsatım olmuştu. Ama itiraf edeyim ki en çok Çetin Cem Yılmaz’la aynı sıraları paylaştığım için mutlu olmuştum. Gerek söylediklerinden gerekse yazdıklarından çok şey öğrendiğim bir ağabeyim olduğunu söylemeliyim.

Tanımaktan büyük mutluluk duyduğum Çetin Cem abiyle siz de tanışın istedim. Orhan Veli’nin aşkı, yağmuru, tramvayı ve otelciyi düşünürken mırıldandığı sıcak bir yemek lezzetindeki mısranın havasını bu satırlarda da bulacağınızı düşünüyorum. Keyifli okumalar! Okumaya devam et

Standart
ONUR CAYMAZ, RÖPORTAJ, Uncategorized

Onur Caymaz: “Okumak biraz da kendini yaralamaktır”

en-iyi-20-genc-yazar-newsweek-turk-yazar-1218783

Söyleşi: Onur Bayrakçeken

Onur Caymaz, hem şiirleri hem de öyküleriyle, şu son yılların sevilen yazarlarından/şairlerinden biri. Yakından takip edenler bilir, lafını da esirgemeyen, sesini ‘kısmayan’ bir isim. Kendisiyle uzun zamandır söyleşmek istiyorduk aslında. Aylar önce internet üzerinden yazıştık, olur’unu aldık. Fakat bir türlü buluşmayı beceremedik. Aylar geçti, biz iki haftada bir ‘şu zaman buluşalım’ desek de, olmadı. Ta ki 15 Mart 2014’e kadar. Kendisi Kozyatağı Kültür Merkezi’ne gelecek, bir söyleşi gerçekleştirecekti. Kozyatağı Kültür Merkezi de evime epeyce yakındır. Yine yazıştık ve bu defa iki elimiz kanda da olsa, söyleşisinden sonra buluşmaya karar verdik. İki elimiz kanda da olsa derken abartmıyorum! 39 derece ateşi vardı, üstelik Kültür Merkezi’nin düzenlediği söyleşide bir buçuk saate yakın aralıksız konuştu (not düşelim: çok da güzel konuştu), ama yine de beni ekmeyip her sorumu cevapladı, çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Okumayı, şiiri, şiirini, aydınları konuştuk. Muhabbeti inanılmaz sarıyormuş. Umarım sizi de sarar, zevkle okursunuz.

Şimdi ben susayım, Onur Caymaz konuşsun. Keyifli okumalar!
Okumaya devam et

Standart
MURAT ERTEL, RÖPORTAJ

Bir “kent-âşığı”: BaBa ZuLa’nın Murat Ertel’i

baba_zula_ma12_bsoula_9BaBa ZuLa, Türkiye müziğinin hâli hazırda en özgün ve başarılı gruplarından biri. Nazarımızda onlar Türkiye’nin tek kent-âşıkları. Anadolu’nun müziğini şehirde ama taşralı çalanların aksine, onlar, şehirde ve şehirli çalmaya başardılar. Abdülcanbaz’ı anlattılar, İstanbul Çocukları’nın hikayesini söylediler. Bu nedenle BaBa ZuLa, bir kısırlık içinde kıvranmanın ama Amerikanlaşmamış (yada İngilizleşmemiş) reddidir. Enteresan denebilecek duruşları ve deneyselliklerine rağmen oldukça da sevildiler, çünkü hiç bir zaman ‘kendileri çalıp kendileri oynamadılar’ ve insanın yüreğine dokunmayı bildiler. Hani, çirkinleşmiş müzik piyasasında bir rengârenk bir direnç çiçeği gibi dikildiler desek, herhalde doğru söylemiş oluruz. Bütün bunlar sebebiyle, BaBa ZuLa da bir yerde bir ‘arka mahalle orkestrası’ sayılır.

Ben (yani Onur Bayrakçeken -Rafet sağ olsun röportajı çözdü, ben de metni yazayım dedim) BaBa ZuLa’yı küçüklükten beri dinlememin de etkisiyle olacak, bu söyleşiyi gerçekleştirmeyi çok istiyordum. Üstelik BaBa ZuLa’nın her elemanı, ama en çok da sazı ve sesiyle Murat Ertel, kent-âşıklığının vücut bulmuş haliydi. Söyleşi fikri Rafet’in de aklı yatınca, Murat Ertel Abi’ye ulaştık. Kendisi de bizi kırmadı ve çok ilgili ve samimi yaklaştı. Boğaziçi Üniversitesi’nde söyleşmek için sözleştik (Murat Ertel Abi’nin eski, benim mevcut okulum olduğunu düşünürsek Rafet’i ağırladık diyebiliriz). Söyleşiyi yapacağımız akşam yağmur çiseliyordu, olsun dedik, Manzara’da bir banka oturduk. Biz sorduk, Murat Ertel cevapladı. Sonuçta çok keyif aldığımız bir sohbet oldu. Umuyoruz siz de keyifle okursunuz.
Okumaya devam et

Standart
ONUR BEHRAMOĞLU, RÖPORTAJ

Soyadını Giyinen Şair: Onur Behramoğlu

onur_behramoglu_-_smallOnur Behramoğlu… Behramoğlu soyadı hepinize tanıdık gelecek. Doğaldır, çünkü Onur Behramoğlu, Ataol Behramoğlu ve Nihat Behram’ın yeğeni bir şair. Üstelik bu soyadını en güzel bir ceketi en güzel şekilde taşır gibi taşıyor, bir tişörtü saçlarını hiç bozmadan giyer gibi giyiyor.

Onur Behramoğlu ile yüzyüze gelme fırsatımız olmadı (malum, kitap fuarı zamanı), söyleşiyi e-posta yoluyla gerçekleştirdik. İkinci kitabı Senden Öğrendiğim Şarkılar’ı, şiiri, edebiyatı, Che’yi, Subcomandante Marcos’u konuştuk… Gezi’yi de anımsadık elbette. Sağ olsun, uzun uzun ve çok samimi cevaplar verdi Onur Behramoğlu abi. Yüzyüze konuşsak belki bu kadar doyurucu bir söyleşi çıkmayabilirdi. Bu yüzden, tüm samimiyeti ve ciddiyeti için bir teşekkür edelim, eyvallah diyelim: Eyvallah Onur Abi! Okumaya devam et

Standart
KÜÇÜK İSKENDER, RÖPORTAJ

k. İskender: “Kuş yetiştirip salıyorum. Uçabilmeleri önemli!”

kucuk_iskender2küçük İskender, hemen herkesin bildiği bir şair. 80 sonrası Türk şiirinin en önemli isimlerinden biri. Bu yüzden kendisinden uzun uzun bahsetmeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Hem sizi de sıkmaya niyetim yok.
Öncelikle kendisine sorularımızı cevapladığı için teşekkür edelim. Böyle söylemeyelim ya da, çok kasıntı oldu: Eyvallah abi, diyelim. Dedik mi? Dedik. Şimdi söyleşimizin detaylarına gelelim: Aslında oturduk bira da içtik, maç da izledik, ama söyleşimizi internet üzerinden yaptık. Buna biraz zaman darlığı sebep oldu, biraz da düşünüp cevaplamanın rahatlığı… Ama yine de fena olmadı herhalde. Detaylar dediğimiz de bu kadardı… Şimdi buyurun, iyi okumalar! Okumaya devam et

Standart
KAAN KOÇ, RÖPORTAJ

Röveşata Atan Şair: Kaan Koç

daaDaha önce futbol dergileri için yaptığım röportajların hiçbirinde gergin değildim. Benden çok daha meşhur adamların karşısına çıktığım o anlar benim için çok sıradandı. Sonuçta konuşacağım kişiyle bir bağ kurmayacaktım. Röportaj bittiğinde ikimiz de dünyalarımıza dönüp, bir daha hiç karşılaşmayacaktık.
Kaan Koç’la yapacağım röportaj öncesinde ise futbol dergilerine yaptıklarımdan çok daha farklı bir havaya bürünmüştüm. Karşılaşacağım kişiyle bir ilişki kurmayı, röportajın ardından da görüşmeyi planlıyordum. Dolayısıyla ters bir şey söylemekten, hata yapmaktan ciddi anlamda korkuyordum. Ne var ki korkularımın yersiz olduğunu konuşmaya başladığımız ilk andan itibaren anladım. Sonucunda da kişisel ‘röportajcılık’ tarihimin en keyifli ve en uzun işi ortaya çıktı.
Okumaya devam et

Standart